Yeni Dünya Düzeni: Serbest Ticaret Tarih Mi Oluyor?

07.04.2025
Selahattin ÇEKİÇ Selahattin ÇEKİÇ

Tarih tekerrür eder derler ama bu kez yaşananlar geçmişin bir tekrarı değil, tam anlamıyla paradigma değişimi. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan ve Amerika’nın liderliğinde şekillenen küresel düzen, derin bir sarsıntı yaşıyor. Serbest ticaretin temel taşı olan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), deyim yerindeyse işlevsiz hale geliyor. Küreselleşme yerini parçalı ekonomik bloklara, iş birliği yerini rekabete, kazan-kazan ilkesi ise “önce ben” anlayışına bırakıyor.

Donald Trump’ın “America First” politikasıyla fişeği ateşlenen bu değişim, başta geçici gibi görünse de bugün geldiğimiz noktada kalıcı hale gelmiş durumda. Bu yalnızca bir liderin kararı değil; Batı'da artan popülizm, Çin'in yükselişi, Rusya’nın meydan okuması ve pandeminin tetiklediği ekonomik kırılganlıklar, tüm dünyayı yeni bir düzene zorluyor.

DTÖ Çöküyor: Kuralların Yerini Güç Alıyor

1995’te kurulan DTÖ, ülkeler arasında ticaretin serbest, adil ve kurallara bağlı olmasını sağlamayı hedefliyordu. Ancak özellikle son 10 yılda, büyük ekonomiler DTÖ kararlarını tanımaz hale geldi. ABD, Çin’i sübvansiyon ve teknoloji transferi nedeniyle defalarca şikayet etti; Çin ise karşılık verdi. Ancak örgüt bu şikayetleri çözemez hale geldi. Üyeler arasında giderek artan anlaşmazlıklar, DTÖ’nün temyiz mekanizmasının tıkanması ve kuralların keyfi yorumlanması, sistemi işlevsizleştirdi. Artık ülkeler anlaşmazlıkları örgüt aracılığıyla değil, karşılıklı misillemelerle çözmeye çalışıyor.

Yeni Ekonomik Milliyetçilik Dalgası

Ticaret artık sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir silah. Enerji, gıda, teknoloji gibi stratejik alanlarda bağımlılık, ulusal güvenlik riski olarak görülüyor. Bu nedenle ülkeler, üretimi yeniden yurtiçine çekme, stratejik sektörleri destekleme ve veri egemenliği kurma politikaları geliştiriyor.

ABD: Çin menşeli teknolojik ürünlere vergi koydu, TikTok’u yasaklamakla tehdit etti, çip ihracatını sınırladı.

Avrupa: Yeşil Mutabakat ve Karbon Vergisi gibi uygulamalarla dışa bağımlılığı azaltmayı hedefliyor.

Çin: “Çift Dolaşım Stratejisi” ile iç pazarı büyütmeye ve yabancı bağımlılığı azaltmaya çalışıyor.

Bu politikalar, uzun vadede dünya ekonomisinde iki kutuplu bir sistemin oluşmasına zemin hazırlıyor: Batı'nın değer odaklı tedarik zincirleri ve Çin merkezli alternatif ekonomik ağlar.

Teknolojik Egemenlik ve Veri Savaşları

Artık ülkeler sadece fiziksel ürünlerin değil, verinin ve teknolojinin de ticaretini kontrol etmek istiyor. 5G, yapay zeka, kuantum bilgisayarlar gibi alanlarda yaşanan rekabet, sadece şirketler arasında değil, doğrudan devletler arasında sürüyor.

ABD, Huawei’ye yaptırım uygularken, Avrupa ülkeleri de kendi dijital altyapılarını “ulusal güvenlik” gerekçesiyle yeniden şekillendiriyor.

Çin, kendi yapay zekasını ve sosyal medya ekosistemini geliştirirken Batı’dan bağımsız bir dijital dünya kurma yolunda ilerliyor.

Bu yarış, yalnızca ticari değil; aynı zamanda kültürel ve siyasi değerlerin de çarpışması halini alıyor. Yani mesele artık “kim daha ucuza üretir” değil, “kimin dijital değerleri baskın olacak” sorusuna dönüştü.

Ekonomik Sonuçlar: Kim Kazanacak, Kim Kaybedecek?

Küresel ekonomik düzenin değişmesi, yalnızca ülkeleri değil, şirketleri ve bireyleri de doğrudan etkiliyor.

Tedarik zincirlerinin kısalması, maliyetleri artırırken fiyatları da yükseltiyor. Bu da kalıcı bir enflasyon riskini beraberinde getiriyor.

Serbest ticaret anlaşmalarının zayıflaması, küçük ülkelerin büyük pazarlara erişimini zorlaştırıyor.

Bölgesel ittifakların güçlenmesi, yeni ekonomik merkezler oluşturuyor: BRICS+, Orta Asya İş Birlikleri, Afrika Serbest Ticaret Alanı gibi.

Geleceğe Dair 5 Öngörü

Küresel şirketler yeniden yapılandırılacak. Tedarik, üretim ve lojistik zincirleri bölgesel hale gelecek.

Yerli üretim yeniden kıymet kazanacak. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için büyük fırsatlar doğabilir.

Yeni ticaret savaşları veri ve teknoloji alanında yaşanacak. Bu savaşlar, yalnızca devletler değil, bireylerin mahremiyeti üzerinden de şekillenecek.

Dünya ekonomisi çok merkezli hale gelecek. ABD ve Çin dışında Hindistan, Brezilya, Nijerya gibi yeni aktörler yükselecek.

Sosyal ve siyasi değişim hızlanacak. Ekonomik belirsizlik, toplumlarda kutuplaşmayı artırabilir. Yeni liderler, yeni sistemler doğabilir.

Eski Düzen Gitti, Yeni Henüz Kurulmadı

İçinde bulunduğumuz dönem, bir geçiş dönemi. Soğuk Savaş sonrası kurulan liberal dünya düzeni artık işlemiyor ama yerine neyin geçeceği henüz tam belli değil. Bu belirsizlik, aynı anda hem tehdit hem de fırsat anlamına geliyor.

Devletler, şirketler ve bireyler, bu döneme hazırlıklı olmalı. Serbest ticaretin bittiği, kuralların yeniden yazıldığı bir dünyada, uyum sağlamak artık bir seçenek değil, bir zorunluluk.