Hukukun Savunucuları Mı? Suçun Destekçileri Mi?

02.10.2024
Selahattin ÇEKİÇ Selahattin ÇEKİÇ

Son zamanlarda ülkemizde uyuşturucu ile mücadele kapsamında atılan adımlar dikkat çekici boyutlara ulaştı. Ancak bu mücadelenin içinde yer alması beklenen bazı isimlerin de bu suçların parçası olduğunu görmek ne yazık ki toplumda büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. En son Canik 200 Evler Mahallesi’nde yaşanan olay bu durumu bir kez daha gözler önüne serdi. Mahallenin muhtarı Erdoğan D., uyuşturucu ticareti yapmakla suçlanarak tutuklandı. Bu olay, yalnızca mahallenin değil, Samsun’un tamamının güven duygusunu sarsan bir gelişme oldu. Bir mahalle muhtarının, topluma hizmet etmek yerine onları zehirleyen bir suç ağına bulaşması, herkesin kafasında büyük soru işaretleri bırakıyor. Üstelik Erdoğan D.’nin sabıkalı olduğu bilinirken neden hâlâ görevde tutulduğu da bir diğer merak konusu.

Bu olaydan daha da vahim olan bir diğer gelişme ise İstanbul Barosu’na kayıtlı bir avukatın uyuşturucu ticareti suçlamasıyla yakalanması oldu. Yanında bulunan grafiker arkadaşıyla birlikte aracında uyuşturucu bulunan avukatın durumu, toplumda adalete olan güveni zedeleyen unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Avukatlık gibi kutsal bir mesleğin temsilcisi olan bir insanın, yasaların savunucusu olmaktan çıkıp yasaları çiğneyen biri haline dönüşmesi, sadece kişisel bir suç değil, aynı zamanda toplumun etik ve değer yapısına da bir saldırıdır. Hukukun temsilcilerinin dahi böyle bir suçun içine çekilmesi, geleceğimiz için endişe verici bir tablo yaratıyor.

Ne yazık ki, bugün toplumumuzda önemli pozisyonlarda olan insanların bu tip suçlara bulaşmasını daha sık duyar olduk. Yıllardır uyuşturucuyla mücadelede büyük adımlar atılmasına rağmen, hala bu tür olayların yaşanması, sadece kolluk kuvvetlerinin değil, bizlerin de birey olarak sorumluluk alması gerektiğini gösteriyor. Toplumun her kesiminde bir farkındalık yaratılmalı ve bu suçlarla topyekûn mücadele edilmelidir.

Bir mahalle muhtarının uyuşturucu ticareti yapması, bir avukatın yasa dışı faaliyetlere karışması gibi olaylar sadece suçluları değil, adalet sistemini, toplumu ve güven duygusunu da derinden sarsar. Bizler, bu gibi durumların tekrar yaşanmaması için toplumsal olarak daha dikkatli, daha bilinçli ve daha sorumlu olmalıyız. Çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini korumak için elimizden gelenin fazlasını yapmalıyız.

Uyuşturucuya karşı yürütülen bu mücadelede kim olursa olsun, suçun parçası olanların adil bir şekilde yargılanması, halkın güvenini tekrar kazanmamız için bir zorunluluktur. Artık bu tür haberleri duymamak dileğiyle, toplum olarak daha bilinçli ve dayanışma içinde olmalıyız.

Unutmayalım ki, güvenli bir toplumda yaşamak hepimizin en doğal hakkı ve bunu korumak da hepimizin en büyük sorumluluğudur